Küçük Bulut Pofuduk ve Kayıp Uyku Pırıltısı Masalı

Bir varmış bir yokmuş… Gökyüzünün pamuk gibi yumuşak olduğu bir akşamüstü, minik bir bulut yaşarmış. Bu bulut öyle pofudukmuş ki, rüzgâr ona dokununca “pof!” diye tatlı bir ses çıkarmış. Adı da bu yüzden Pofuduk olmuş.

Pofuduk’un en sevdiği saat, günün yavaş yavaş fısıldamaya başladığı vakitmiş. Kuşlar yuvalarına döner, evlerin pencereleri birer birer sarı ışık yakar, sokaklar sessizleşirmiş. İşte o sırada gökyüzünde minicik, neredeyse görünmeyen bir ışık belirirmiş: Uyku Pırıltısı.

Uyku Pırıltısı her gece, çocukların göz kapaklarına usulca konar; “Hadi artık dinlen” der gibi içlerini rahatlatırmış. Pofuduk bunu bilirmiş, çünkü pırıltı geçerken bulutların üzerinde incecik bir iz bırakırmış.

— sanki gökyüzüne çizilmiş şeffaf bir gülümseme gibi.

Fakat bir gece… Gökyüzü her zamanki gibi hazırlanmış. Ay, gümüş bir tabak gibi parlamış. Yıldızlar sıraya girmiş. Rüzgâr bile acele etmeden, nazikçe esmiş.

Pofuduk heyecanla fısıldamış:

“Uyku Pırıltısı birazdan geçer… çocuklar mışıl mışıl uyur.”

Ama… geçmemiş.

Ne ince ışık izi varmış, ne de o rahatlatan parıltı. Aşağıdaki evlerden de farklı sesler geliyormuş: bir çocuk dönüp duruyor, bir diğeri “Uyuyamıyorum” diye iç çekiyor, bir başkası yastığını ters çeviriyormuş.

Pofuduk’un içi cız etmiş. “Bir şey ters gitti.” demiş. “Uyku Pırıltısı kayboldu!”

Pofuduk hemen en bilge kişiyi bulmaya karar vermiş: Ay Nine. Ay Nine, gökyüzündeki en sakin ışığa sahipmiş; kızmaz, bağırmaz, sadece “Düşün bakalım” diye baktırırmış.

Pofuduk, Ay Nine’nin yanına süzülmüş:

“Ay Nine, Uyku Pırıltısı yok… çocuklar uyuyamıyor. Ne yapacağım?”

Ay Nine gülümsemiş, ışığını biraz yumuşatmış:

“Pırıltı kaybolmaz, sadece saklanır. Onu bulmanın yolu acele etmek değil… kalbi dinlemek.”

Sonra eklemiş:

“Üç işaret var: Bir ‘sakin nefes’, bir ‘tatlı hatıra’ ve bir de ‘minik iyilik’. Bu üçü birleşince pırıltı geri gelir.”

Pofuduk başını sallamış. “Tamam.” demiş. “Bulacağım.”

İlk işaret “sakin nefes”miş. Pofuduk, hızlı esen rüzgârların yanına gitmemiş; çünkü hızlı rüzgârlar geceyi ürkütürmüş. Bunun yerine, fısıltıyla esen küçük rüzgârı aramış: Rüzgâr Pıtırcık.

Rüzgâr Pıtırcık bir çam ağacının tepesinde, yaprakları okşuyormuş. Pofuduk yaklaşmış:

“Pıtırcık, sakin nefes nasıl olur?”

Rüzgâr Pıtırcık, esmesini iyice hafifletmiş:

“Bak… üç kez yavaşça… İçeri al… tut… bırak. İşte gece böyle rahatlar.”

Pofuduk da denemiş: Bir… iki… üç…

Bulutun içi genişlemiş, kenarları daha da yumuşamış. Gökyüzü bir anlığına sanki biraz daha sessizleşmiş.

İkinci işaret “tatlı hatıra”ymış. Pofuduk, ormanın kenarında yaşayan küçük baykuşu bilirmiş: Mırmır. Mırmır her gece bir masal mırıldanır, ağaçlara ninni gibi yayarmış.

Pofuduk, Mırmır’ın dalına konmuş:

“Mırmır, tatlı hatıra nedir?”

Mırmır gözlerini kırpıştırmış:

“İnsanlar uyumadan önce güzel bir anı düşününce kalpleri yumuşar. Bir gülüş, bir sarılma, bir ‘aferin’… Hatıra, zihnin yastığıdır.”

Pofuduk, aşağıdaki bir pencereye bakmış. Orada bir anne, çocuğunun saçını okşuyor; çocuk da gülerek yorganını çenesine çekiyormuş. Pofuduk’un içine sıcak bir his dolmuş.

Üçüncü işaret “minik iyilik”miş. Pofuduk, bunu bulmanın en kolay yolunun yerdeki canlılara bakmak olduğunu anlamış. Çünkü iyilik çoğu zaman yere yakın olurmuş.

Ormanın patikasında küçük kirpi Ponçik yürüyormuş. Sırtındaki dikenlerin ucunda minik yapraklar takılıymış. Ponçik, yavaşça bir salyangozu yolun kenarına taşıyormuş ki üstüne basılmasın.

Pofuduk fısıldamış:

“Ponçik, neden uğraşıyorsun?”

Ponçik omuzlarını silkmüş gibi yapmış:

“Küçük şeyler de önemlidir. Birini korumak, geceyi güzelleştirir.”

İşte buymuş! Minik iyilik.

Pofuduk artık elinde üç şey varmış: sakin nefes, tatlı hatıra ve minik iyilik.

Ay Nine’nin yanına geri dönmüş. Ay Nine gözlerini kısmış, sanki gökyüzünün görünmeyen yerlerine bakıyormuş:

“Şimdi bunları birleştir.” demiş.

Pofuduk, önce Rüzgâr Pıtırcık’ın öğrettiği gibi yavaşça “nefes” olmuş…

Sonra Mırmır’ın dediği gibi tatlı bir anıyı düşünmüş—sarılma gibi yumuşak, gülüş gibi sıcak…

Sonra Ponçik’in minik iyiliğini hatırlamış—kimse görmese bile yapılan o küçük yardım…

Ve o anda, Pofuduk’un göğsünün tam ortasında minicik bir ışık yanmış.

“Pıt!”

Bir pırıltı… sonra bir tane daha… sonra incecik bir yol gibi uzayan bir parıltı şeridi…

Uyku Pırıltısı geri gelmiş!

Uyku Pırıltısı gökyüzünde süzülmüş. Pofuduk da onun hemen yanında yürür gibi eşlik etmiş. Pırıltı, pencerelerin üzerinden geçerken çocukların göz kapaklarına usulca konmuş.

Bir çocuk iç çekmiş, rahatlamış. Bir diğeri gülümseyip yastığına gömülmüş. Başka biri “Bir masal daha…” demek istemiş ama sözleri uykunun içine karışmış.

Pofuduk aşağıya bakmış. Evin birinde küçük bir çocuk, rüyasında bulutların üstünde kayıyormuş. Pofuduk gururla fısıldamış:

“Ben de bir işe yaradım.”

Ay Nine, ışığını biraz daha yumuşatıp son sözünü söylemiş:

“Unutma Pofuduk… Uyku Pırıltısı her gece gelir. Ama bazen onu çağırmak için kalbi yavaşlatmak gerekir.”

Pofuduk o günden sonra her gece gökyüzünde dolaşırmış. Ne zaman bir çocuk uyuyamazsa, Pofuduk hemen üç şeyi hatırlatırmış:

  • Sakin nefes (yavaşça… üç kez)
  • Tatlı hatıra (bir gülüş, bir sarılma)
  • Minik iyilik (kimse görmese de)

Ve işte o zaman… Uyku Pırıltısı mutlaka yolunu bulurmuş.

Gökler sakinleşmiş, yıldızlar göz kırpmış… Küçük Bulut Pofuduk, çocuklara iyi uykular dilemiş.

Sonra da masal bitmiş… Gözler kapanmış… rüyalar başlamış.

x